19 OCAK 2013 tarihinde Ekonomi Gazetecileri Derneği Başkanı Celal Toprak’ın moderatörlüğünde , Sağlıklı Gıda Platformu önderliğinde, birçok Sivil Toplum Kuruluşu, özel sektör temsilcisi, iş adamı ve bürokratların Kavram Meslek Yüksek Okulu’nda ,SODEXO’nun sponsorluğunda Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşarı Vedat Mirmahmutoğuları’nın katılımıyla bir araya gelerek Nasıl Beslenmeliyiz? konulu ’’Gıdada Ortak Akıl’’ çalıştayı ile yapılan çalışmada aşağıdaki sonuçlar çıkmıştır.
Geleceğimize daha güvenli bakabilmek, gelecekte Dünya’da söz sahibi olabilmek ve geleceği planlayabilmek adına sağlıklı beslenmeliyiz.
Büyümenin, yaşamın sürdürülmesi ve sağlığın korunması için yiyeceklerin (besinlerin) kullanılmasına BESLENME denir.
Sağlıklı beslenmenin bileşenleri yeterli beslenme, dengeli beslenme ve temiz beslenmedir.
Yeterli beslenme, vücudumuzun fonksiyonlarını yerine getirmek, büyümek, günlük işlerimizi yapmak, hayatımızı sağlıklı bir şekilde devam ettirmek için ihtiyaç duyulan enerjiyi elde etmek için gereken miktardır.
Dengeli beslenme, vitamin, mineral, protein, karbonhidrat, yağ gibi farklı besin öğlerinden gerekli miktarları alacak şekilde beslenmenin düzenlenmesidir.
Temiz beslenme de tükettiğimiz gıdaların hem kimyasal hem de hijyenik olarak temiz olmasıdır.
Yeterli ve dengeli beslenmede aşağıdaki temel ilkelere uyulmalıdır:
- Beslenmede yaş, cinsiyet, fiziksel aktivite, özel durum (hamilelik, hastalıklar vb.) dikkate alınmalıdır.
- Bireysel ihtiyacı karşılayacak miktar, çeşit ve kalitede besin, düzenli ve sürekli olarak tüketilmelidir.
- Besinler beslenme ilkelerine uygun olarak hazırlanmalı, pişirilmeli ve saklanmalıdır.
- Ekonomik, taze ve mümkün oldukça doğal besinler tercih edilmelidir.
- Gün içindeki öğünlerde tüm besin grubundan alınmaya çalışılmalıdır. (Et, yumurta kuru baklagiller, süt ve türevleri, sebze ve meyveler ve tahıllar)
Sağlıklı beslenme bilinci insanın kendini tanıması ile başlar. Kişisel olarak kendimizi tanımak, yediğimiz gıdaların bedensel ve psikolojik olarak bizi nasıl etkilediğini bilmek de sağlıklı beslenmemizde yol gösterici olacaktır. Yaşam şekli, fiziksel ve kültürel alışkanlıklar göz önünde bulundurularak beslenme planı oluşturulabilir.
Beslenme alışkanlıklarımızdaki bireysel ve bölgesel farklılıklar en önemli ögelerdendir. Bölgesel ve bireysel farklı beslenme alışkanlıklarına sahip bir toplum olarak, büyük şehirlere göç edenler kendi yörelerine has ürünleri mümkün olduğunca getirterek alıştıkları yemeklerle beslenmeye devam etmektedirler. Yer değiştirenlerin zaman zaman şişmanlama sorunu ile karşılaşmalarının temel nedenleri, besinin aynı besin olmaması ve hareket miktarının azalmasıdır. Büyük şehirlerde hemen her yere araçla gidilmesi, yürüyüş ve hareket azlığı,bu problemin temel kaynaklarındandır.
Beslenme konusundaki bilinçlenme, günlük alınan ortalama kalori miktarı, beslenme şekli, yeme hızı, hazmı zorlaştıracak yiyecekler tüketilip tüketilmediği gibi konularda farkındalık oluşturacaktır.
Sağlık Bakanlığı, ürünlerin üzerinde ve Restaurant menülerinde sunulan yemeklerin kalorilerinin yazılma zorunluluğu ile ilgili bir çalışma yapmaktadır. Bu kalorilerin belirtilmesi tüketicilerin dikkatinin bu konuya çekilmesini sağlayarak bireysel olarak otokontrol mekanizmasını harekete geçirebilir.
GÜNLÜK ENERJİ İHTİYACI (GÜNLÜK ALINMASI GEREKEN ORTALAMA ENERJİ MİKTARI) NEDİR VE NASIL HESAPLANIR?
Günlük enerji ihtiyacı, bir kişinin bir günde besin ve içeceklerle birlikte alması gereken toplam enerji miktarı yani kalori ihtiyacını tanımlar. Bir bireyin günlük enerji ihtiyacı birçok faktöre göre değişiklik göstermektedir. Bu faktörlerin başında kişinin yaşı, boyu, kilosu, cinsiyeti ve günlük fiziksel aktivite düzeyi gelir.
Günlük kalori ihtiyacı hesaplanırken üç faktör göz önünde bulundurulur.
- Bazal metabolizma enerjisi
- Fiziksel aktivite durumu
- Besin sindirimi için harcanan enerji miktarı
Bazal Metabolizma Enerjisi: Vücut dinlenme halindeyken, yaşamsal fonksiyonların devam etmesi için gereken enerji miktarıdır. Bu miktar günlük aldığımız kalorinin yaklaşık %60 – 70’ine denktir. Kalbin atması, soluma, karaciğerin işlevleri, vücut ısısının sabit tutulması gibi işler için harcanır. Erkeklerin kadınlara nazaran daha yüksek bazal metabolizma enerjisine ihtiyacı vardır.
Fiziksel Aktivite Durumu: Günlük enerji ihtiyacı için önemli bir girdidir. Hareketsiz bir yaşam tarzınız varsa ya da fiziksel olarak ağır bir işte çalışıyorsanız doğal olarak kalori ihtiyacınız değişecektir. Bununla birlikte bu noktada hesaba ağırlığımızda dahil olmaktadır.
Besin Sindirimi için Harcanan Enerji Miktarı: Yediğimiz yemeği sindirmek ve ondan enerji açığa çıkarmak için de enerji harcanması gerekmektedir. Bu miktar günlük aldığımız kalori miktarının %10’una denk düşmektedir.
Bu üç faktör günlük almamız gereken kalori (enerji) miktarını belirler. Bu yüzden bu değer kişiden kişiye değişmektedir.
Günlük harcanan kalori tahmini yaparken Harris-Benedict prensibi kullanılmıştır. Bunda en önemli faktörler kişinin kilosu, boyu ve yaşına göre hesaplanan bazal metabolik hıza ilaveten günlük aktivitelerde harcanan enerjiye eşdeğer alınan besin miktarıdır.
Bazal metabolik hızın hesaplanmasında kullanılan formül aşağıda verilmiştir.
-
Kadınlarda bazal metabolik hız:
655 + 9.6 X (kg cinsinden ağırlık) + 1.8 X (santim cinsinden boy) - 4.7 X (yaş) -
Erkeklerde bazal metabolik hız:
66 + 13.7 X (kg cinsinden ağırlık) + 5 X (santim cinsinden boy) - 6.8 X (yaş)
Besin öğesi, besinlerin bileşiminde bulunan ve vücutta çeşitli görevleri olan moleküllerdir. Besinler, yenilip içildikten sonra sindirilerek yapılarını oluşturan besin öğelerine parçalanır. Daha sonra kana geçerek görevlerini yapmak üzere vücudun tüm dokularına taşınır.
Besin öğelerinden enerji verenler
1. Karbonhidratlar
2. Proteinler
3. Yağlar
Enerji vermeyen ancak vücut çalışmasında önemli görevleri olanlar
4. Vitaminler
5. Mineral Maddeler
6. Su
Günlük Karbonhidrat Gereksinimi
Günlük karbonhidrat ihtiyacı bireyin yaşına, cinsine, fiziksel aktivite ve özel durumlarına göre değişmekle birlikte, enerji ihtiyacının ortalama % 50-60’ını karbonhidratlar karşılar.
Örneğin, günlük enerji gereksinimi 2000 kkal olan bir bireyin karbonhidratlardan gelen enerji miktarı % 60 olduğu düşünülürse;
2000 x (60/100) =1200 kkal
Bir gram karbonhidrat 4 kkal enerji verdiğine göre 1200/4 = 300 gram karbonhidrat tüketmesi gerekir.
Günlük Protein Gereksinimi
Protein gereksinimi bireyin yaş, cinsiyet, fiziksel aktivite ve özel durumuna göre değişiklik gösterir. Özellikle büyümenin hızlı olduğu bebeklik, çocukluk, gebelik ve emzirme dönemi gibi özel durumlarda ve bazı hastalıklarda protein ihtiyacı artar.
Günlük enerji ihtiyacının % 10–15 ‘i proteinlerden karşılanır. Örneğin, günlük enerji ihtiyacı 2000 kalori olan bir kişi bunun ortalama % 15’ini proteinlerle karşılayacak olursa bu
2000 x (15/100) =300 kalori eder.
Proteinlerin 1 gramı 4 kalori enerji verdiğine göre
300/4=75 g protein alması yeterlidir.
Ayrıca kişinin günlük protein ihtiyacı, özelliklerine göre değişim gösterse de yetişkinlerde kilogram başına 1 gram olarak kabul edilmektedir. Pratik hesaplama yöntemidir. Örneğin, 55 kg ağırlığındaki bir kişinin günde 55 (kg) x 1 (g)=55 g protein alması gerekir.
Bebeklerde ise kilo başına düşen protein ihtiyacı daha farklıdır. Büyümelerinin hızlı olmasından dolayı (0–1 yaş) bebeklerinin protein ihtiyacı kilogram başına 2–3,5 gramdır.
Günlük Yağ Gereksinimi
- Günlük enerjinin yaklaşık % 25—35’i yağlardan sağlanmalıdır. Ancak ortalama %30’luk bu dilimin
- %10’unu doymuş ( katı yağlardan),
- %10’unu tekli doymamış (zeytinyağı, fındık yağı vb),
-
% 10’unu ise çoklu doymamış yağ asitlerinden zengin yağlardan (ayçiçeği, mısırözü vb) oluşturmalıdır.
- Bitkisel yağlar diğer yağlardan daha fazla tüketilmeli, yaş ilerledikçe alınan yağ miktarı özellikle hayvansal yağlar azaltılmalıdır.
- Yemeklere gereğinden fazla yağ konulmamalı, yağ yakılmamalıdır.
- Yağda kızartmalardan kaçınılmalıdır. Yanmış ve bozulmuş yağlar kullanılmamalıdır.
- Kanda kolesterol ve toplam lipit düzeyinin yüksek olduğu, yüksek tansiyon, damar sertliği vb. hastalıklarda diyetteki yağ miktarı azaltılmalıdır.
Enerji ihtiyacı karbonhidrat, yağ ve proteinlerden dengeli olarak karşılanmalıdır.
Vitaminler
Büyüme ve sağlıklı yaşama, hücrelerin düzenli çalışması ve görevlerini yerine getirmesine bağlıdır. Vitaminler hücrelerin yapı maddeleri içinde yer almamakla birlikte, metabolilik faaliyetlerin yaşamla bağdaşır hızda ve düzenli çalışmasında rol oynar. Vitaminler olmadan birçok besin öğesi vücutta kullanılamaz ve enerji üretmez. Bu nedenle vitaminlerin vücuda besinlerle alınması zorunludur. Her vitaminin vücut çalışmasında ayrı ve benzer görevleri vardır. Vitaminleri vücut çalışmasındaki görevleri genel olarak şu şekilde sıralanabilir:
- Besin öğelerinin vücutta kullanılmasında,
- Protein, karbonhidrat ve yağlardan enerji oluşum sürecinde,
- Tüm hücrelerin normal çalışması ve dokuların oluşumunda,
- İskelet sisteminin sağlığında, büyüme ve gelişmede,
- Sinir ve sindirim sistemlerinin normal çalışmasında,
- Deri ve mukoza sağlığında,
- Kan hücrelerinin yapımında,
- Hastalıklara karşı korunmada ve vücut direncinin sağlanmasında rol oynar.
Vitaminler ilk bulundukları yıllarda yağda ve suda erime özelliklerine ve alfabetik sıraya göre gruplandırılmışlardır. Bunlar:
- Yağda eriyen vitaminler: A, D, E, K vitaminleri
- Suda eriyen vitaminler: B grubu ( B1 Tiamin, B2 Riboflavin, B3 Niasin, B6 Pridoksin, B12 Kobalamin,) C (Askorbik asit) ve Folik Asit vitaminleri olarak gruplandırılır.
Yağda Eriyen Vitaminler
Yağda eriyen vitaminlerin kan dolaşımına ve vücudumuza taşınması yağlar yoluyla olmaktadır. Bu nedenle günlük beslenmemizde öğünlerde yeterli miktarda yağ bulunmalıdır.En çok karaciğerde olmak üzere böbrek, dalak, akciğer gibi çeşitli organlarda depolanır.
Suda Eriyen Vitaminler
Suda eriyenler B grubu vitaminleri (Tiamin (B1 ), Riboflavin (B2), Niasin (B3), B6 vitamini (pridoksin), B12 vitamini (kobalamin), Folik asit (folat)) ve C vitamini (Askorbik asit) dir. Su içinde çözünür. Bunlar kan dolaşımı ile taşınır, vücutta depolanmaz. Kısa süreli yetersizlikleri karşılamak üzere bir miktar yedek depoları vardır. İhtiyaçtan fazla alındığında vücut gereksinim duyduğu kadarını kullanır, geri kalan idrar yoluyla dışarı atılır.
Mineral Maddeler
Minerallerin her birinin vücut çalışmasında ayrı ve birbiriyle ilişkili görevleri vardır.
- Kemik ve dişlerin normal büyümesi,
- asit-baz dengesinin korunması,
- vücut sıvılarının dengelenmesi,
- sinir sistemi, kasların ve organların düzenli çalışması,
- enzimlerin etkinliği
- bazı maddelerin sentezi gibi değişik yaşamsal olaylarda mineral maddeler önemli rol oynar.
Günlük beslenme ile vucüda alınması gerekli mineral maddeler, kalsiyum, fosfor, magnezyum, demir, bakır, sodyum, potasyum, iyot, çinko, fluorid, manganez, selenyum, krom, kükürt, molibden, stransiyum ve kobalt’dır.
Suyun Önemi
- Su bütün canlıların yapılarının en büyük bölümünü oluşturan önemli bir maddedir. İnsan, besin almadan haftalarca canlılığını sürdürmesine karşın, susuz ancak birkaç gün yaşayabilir. Vücut suyunun %10 kaybı yaşamsal tehlike yaratır.
- İnsan vücudundaki su oranı, yaşa, cinsiyete, şişmanlık ve zayıflık gibi özelliklere göre değişmektedir. Yetişkinlerin vücut ağırlığının %50-65 ‘i sudur. Vücutta yağ oranı arttıkça su oranı düşer. Yaşa paralel olarak da su oranı azalmaktadır. Örneğin, bebeklerde su oranı vücut ağırlığının %75 iken bu oran yaş ilerledikçe %50’e kadar düşebilir.
- Su vücudun her yanına dağılmıştır. Su oranı, kas, karaciğer, böbrek gibi organlarda yüksek, kemik ve dişlerde düşüktür.
- Vücuttaki su vücut sıvıları olarak belirtilir. Hücre içi ve dışında bulunan vücut sıvıları hacim ,yoğunluk ve mineraller bakımından dengede tutulur. Bu dengenin sağlanmasında değişik organlar ve sistemler görev alır.
Vücut çalışmasındaki görevleri
- Besinlerin sindirim, emilim ve hücrelere taşınmasında,
- Besin öğelerinin hücrelerde metabolizmaları sonucu oluşan artık ürünlerin, akciğer ve böbreklere taşınarak vücuttan atılmalarında,
- Vücut ısısının dengelenmesinde,
- Eklemlerin kayganlığının sağlanması ve elektrolitlerin taşınmasında, görev yapar.
- Su hücrelerdeki biyokimyasal tepkimelerin oluşabileceği sıvı bir ortam oluşturur. Hücre çalışmaları su içinde çözünmüş maddelerle sürdürülür.
Besin Öğeleri Açısından Zengin Gıda Kaynakları
Karbonhidrat açısından zengin gıdalar
Karbonhidratlar bitkisel besinlerde yaygındır. Şeker ve nişasta saf karbonhidratlardır. Tahıllar ve tahıl ürünleri, kurubaklagiller, kuru meyveler, bal, pekmez, tahin helvası en zengin karbonhidrat kaynaklarıdır.
Hayvansal besinlerden süt ve süt ürünlerinde bulunur. Süt ve süt ürünleri dışındaki hayvansal besinlerde çok az bulunduğundan bunlar iyi bir karbonhidrat kaynağı değildir.
Protein açısından zengin gıdalar
Protein kaynakları kalite grubuna göre hayvansal ve bitkisel protein kaynakları olarak gruplanır.
Hayvansal protein kaynakları:
- Yumurta, kırmızı et ve ürünleri, beyaz et ve ürünleri, su ürünleri, süt ve süt ürünleri gibi besinler proteinin en iyi kaynaklarıdır.
Aynı zamanda iyi kaliteli protein yönünden zengin kaynaklardır
Bitkisel protein kaynakları:
- Soya fasulyesi, fasulye, nohut, mercimek, bezelye, bakla
gibi kuru baklagiller ve susam, yer fıstığı ceviz, fındık gibi yağlı tohumlar da proteince zengindir.
- Buğday, pirinç, mısır gibi tahıllar ve bunlardan yapılan yiyecekler proteinin iyi kaynağı sayılmaz.
- Taze sebze ve meyvelerde çok az protein bulunur
Yağ açısından zengin gıdalar;
Bitkisel yağ kaynakları
- Bitkilerden elde edilen yağ, bitkisel sıvı yağ olarak veya elde edildiği bitkinin adı ile anılır. Örneğin, zeytinyağı, ayçiçeği yağı, mısır özü yağı vb.
- Bitkisel sıvı yağlarda doymuş yağ asitlerinin oranı düşük, doymamış yağ asitlerinin oranı ise yüksektir.
- Zeytinyağı ve fındık yağı tek derecede doymamış yağ asitleri, diğer bitkisel sıvı yağlar (ayçiçeği, mısır özü, soya) ise çok derecede doymamış yağ asitleri içerir.
- Ceviz, fındık, fıstık, badem, susam, çekirdek gibi yağlı tohumlar ve kuru yemişlerde yüksek oranda yağ bulunur.
- Soya dışındaki kuru baklagiller ve tahıllarda yağ oranı çok düşüktür.
Hayvansal yağ kaynakları
- Tereyağı, iç yağı, kuyruk yağı gibi görünen yağların yanı sıra her türlü et, tavuk, balık, süt, yumurta gibi hayvansal kaynaklı besinlerde de yağ (görülmez yağ) vardır.
- Hayvansal kaynaklı besinlerdeki yağlar doymuş yağ asitlerini yüksek oranda içerdiğinden oda sıcaklığında katıdır.
Hazmın sağlıklı olabilmesi için hızlı değil hazlı yemek yenilmeli...
Beslenmenin yanı sıra hazmın da sağlıklı olabilmesi sindirim sistemimiz için önemlidir. Yemeğin mümkün olduğunca yavaş yenmesi, lokmaların küçük alınarak uzun sürelerle çiğneyerek tüketilmesi ve sindirilmesi sağlanmalıdır. Beynimizin doymayı algılama süresi ortalama 10-20 dakika sonra olduğundan yavaş çiğneme bu nedenle de önemlidir. Yavaş yediğimizde doyma sinyali beynimize ulaştığında daha az miktarda besin tüketmiş olacağımızdan kilo yönetimi de kolaylaşacaktır.
Sağlıklı tohumlardan tarlada sağlıklı yetiştirilen ürünler, bunların ambalajlanarak bizlere ulaştırılması, pişirme şartlarının sağlıklı ve hijyen olması, pişirme yöntemleri bu konunun değişik aşamalarıdır.
Mümkün olduğunca geleneksel tohumlardan elde edilen doğal gıdaları, az işlem görmüş yiyecekleri, sağlıklı yöntemlerle pişirerek tüketmeliyiz. Patatesi haşlarsanız sağlıklı, fritözde kızartırsanız sağlıksız bir besin olur.
Ürünler geçtikleri her işlemde besin değerlerinden kayba uğramaktadırlar. ”Kötü ürün yoktur, kötü beslenme vardır” düşüncesinden yola çıkarak az işlem görmüş besin değerlerini koruyan besinleri almamız gerekmektedir.
Gıda lojistiğinde ürünün özelliğine göre yapılması gereken çalışmanın ya da saklama şeklinin kullanılması, kaliteli üretilen ürünlerin tüketiciye ulaşana kadar özelliklerinin bozulmaması için önemlidir. Örneğin, süt ve süt ürünleri, et vb soğukta korunması gereken ürünlerin nakliye ve saklanması sırasında “soğuk zincir”in kırılmamasına dikkat edilmelidir. Bakliyatlar için rutubet olmaması önemlidir. Lojistik konusunda bilinçlendirme çalışmaları yapılmalı ve yapılan kontrollerle denetlemelere verilen önem gösterilmelidir.
Pişirme Teknikleri
1. Haşlama
a. Blanching (Ön Haşlama – Ağartma)
b. Boilling ( Haşlama )
c. Poaching (Kaynamayan sıcak suda haşlama )
2. Stewing (Kendi suyunda pişirme)- Etüve
3. Braising (Önce kavurup sonra sos içinde pişirme)
4. Steaming (Buharda pişirme)- Etüve Vapeur
5. Grilling and Broilling (Izgarada pişirme)
6. Sauteing (Tavada pişirme)
7. Frying ( Yağda Kızartma)
8. Fırında Pişirme
a. Roasting (Fırında Pişirme – Etler)
b. Baking (Fırında Pişirme – Hamur İşleri)
c. Gratinating (Fırında Üsten Pişirme)
En sağlıklı pişirme yöntemi buharda pişirme başta olmak üzere, ürünleri kendi suyunda pişirme, haşlama ve fırında pişirmedir. Kızartmadan mümkün olduğunca kaçınılmalıdır.
Buharda Pişirmenin Sağlık ve Besin Değeri Açısından Önemi
- Besin değeri korunur.
- Besinleri kolay sindirilebilir ve diyet yemeği haline getirir.
- Düşük basınçla pişirme ile proteinin zarar görmesi engellenir.
- Yiyeceğin daha çabuk pişmesini sağlar.
- Yiyeceğin öz suyu, mineraller ve vitaminler daha az kayba uğrar.
- Yiyeceğin kendine özgü tadı daha iyi korunmuş olur.
- Yiyeceğin pişirilmesinde yağ kullanmak zorunluluğu kalmayacağından özel bir diyet uygulayanların rahatlıkla kullanıIabiliceği bir pişirme yöntemidir.
- Yiyecek zedelenmeden pişmiş ve görünümünü daha iyi korumuş olur.
İzlenebilir gıdalar tüketilmesi için Etiketleme standartları önemlidir.
Gıdaların izlenebilirliği adına ürünleri paketleme ve etiketleme çok önemlidir. Açık ürünler yerine kontrol edilmiş ve sağlıklı olarak ambalajlanıp onaylanmış ürünlerin tüketime sunulması ve belirlenen standartlara uygun olarak etiketlenmesi izlenebilirlik açısından da önemlidir. Etiketlerde belirlenen standartlara göre kalite derecesi de yer almalıdır. Tüketici ürünlerde fiyat-kalite karşılaştırması yapabilmelidir.
Etiketlerin okunaklı olması, anlaşılır olması, ürün içerikleri ile standartları içermesi önemlidir. “Kolajen” içeren ürünlerin kıkırdak, kemik, bağ dokusu, deri vb içerdiğini bilmeyenler tüketiciler, “%__ kolajen içermektedir” yazan ürünün içeriğini tam olarak anlayamadığından satın alabilmektedir.
GDO içeren ürünler de etiketlerin üzerinde mutlaka görünür şekilde belirtilmeli, kullanma kararı tüketicinin kendisine bırakılmalıdır. Bilindiği üzere, dünyada pek çok ülkede GDO ile ilgili çalışmalar devam etmekte, kullanımına izin verilmesi/verilmemesi konusunda standart bir uygulama bulunmamaktadır.
Donmuş gıdalar da sağlıklı beslenmenin bir parçasıdır. Donmuş gıdalar kullanılırken çözündürmeden kullanılabileceği gibi dondurulduğu sürede çözündürerek de kullanılabilir. Önemli olan çözündürdükten sonra tekrar dondurmamaktır.
Tübitak tarafından Güvenilir Gıdalar için İzlenebilir / kontrol edilebilir sistemlerin tekniklerin geliştirilmesi konusunda çalışmalara destek verilmektedir.
Denetleme’de kamu ve bilinçli tüketici elele...
Tüketiciye sunulan ürünlerin sağlıklı ve temiz olması sıkı denetlenmelidir. Sağlıklı besin standartlarına uymayan sebzeler, meyveler tüketime sunulmamalıdır. Özellikle okul kantinleri sıkı denetime tabi tutulmalı, sağlıksız ürünlerin satılması yasaklanmalıdır.Okullarda kansorejen olabilecek ürünlerin tüketimi yasaklamalı, hızlı tüketim unsuru olan ürünleri çocuklarımıza vermemeliyiz.
Denetlemelerin kamu tarafından yapılmasının yanı sıra, Bakanlığın Alo 170 hattını arayıp TC kimlik numarası verilerek yapılan ihbarlar da değerlendirilmelidir. Dolayısıyla tüketiciler bir ürünü şikayet ediyor ve o ürünün eksikliğini tespit ediyorsa ödüllendirilmeli; karalama varsa buna karşılık ceza da olmalıdır.
Denetleme konusunda bilinçli tüketicilerden “gönüllü bilinçli denetçi” ekipler oluşturulmalıdır. Gönüllü bilinçli tüketicilerin belirlenecek eğitimden geçerek aldıkları sertifika ile denetim yapmalarına izin verilebilir.
Tüketicinin son kullanma tarihine bakma alışkanlığı nasıl oluşturulduysa ürünün içeriğine bakma alışkanlığı da oluşturulmalıdır.
Gıda’da taklit ve tağşiş yapan firmaların deşifre edilmesi desteklenmektedir. Bilinçli bir toplum yetiştirmek ve doğru ürün kullanmak adına devlet yetkilileri ve bilinçli tüketici el ele çalışmalı; ürün standartları için STK’lar ile devlet birlikte çalışmalıdır.
Beslenmede en önemli noktalardan biri de öğün atlamamaktır. Kahvaltı günün en önemli öğünüdür. Dengeli besin unsurları içeren güçlü bir kahvaltı yapılması gerekmektedir.
İş kazalarının istatistiğine bakıldığında iş kazalarının büyük bölümü çalışma saatlerinin ilk saatlerinde olduğu düşünülürse sabah kahvaltılarına çok dikkat edilmelidir. Kahvaltı yapmadan okula giden çocukların algıları da büyük ölçüde etkileniyor. Ulusal ekonomiye etkisini ve işgücü kaybını önlemek için beslenmeye, özellikle kahvaltıya önem verilmelidir.
Sabah aile ile beraber ve sağlıklı ürünlerle yapılan güçlü bir kahvaltı toplum olarak güçlü nesiller yetiştirmemizi sağlayacaktır.
Doğru beslenme yöntemlerini ailelere, çocuklara ve tüm halkımıza anlatmalıyız. Eğitim konusunda üreticilere, çocuklara, ailelere yani toplumun her kesimine eğitim verilmelidir.
Sağlıklı beslenme ve kahvaltının önemi konusunda ailenin beslenme konusundaki yöneticisi olan annelere özellikle eğitim verilmelidir. Ayrıca okullarda çocuklara yaşlarına uygun olarak sağlıklı beslenme ile ilgili eğitim verilmelidir. Bugünün çocuklarının yarının büyükleri olacağı unutulmamalıdır.
Bilgi kirliliğine dikkat ederek işi bilen ehliyetli kişilerden gerek kamu kurumları, gerek STK’lar gerekse özel sektöre doğru beslenme ile ilgili eğitimler ve bilgilendirmeler yapılmalıdır.
Sağlıklı beslenme toplumu bilinçlendirme eğitimleri için kendi içimizden eğitmenler yetiştirerek konusunda uzman kişilerce eğitim verilmesi sağlanacaktır. Eğitime pilot bölge seçilerek buradan başlanmalı ve 2013 çalışma takvimi oluşturulmalıdır. İlgili bakanlıklar (Sağlık, Aile, Çalışma, MEB, Tarım Gıda Bakanlıkları), Valilik, belediyeler, İTO (Pilot bölge çalışmasına İstanbul içinde başlanması gözönünde bulundurulduğunda) ile koordineli olarak çalışmalar yapılmalıdır. Disiplinlerarası bir yaklaşım ile bilimsel kurul oluşturulup bu konuda bir sonuca ulaşılmalıdır.
Toplumu sağlıklı yaşam konusunda bilinçlendirme çalışmaları yapılıyor. Tuz, yağ ve şeker tüketimini azaltma ile ilgili çalışmalar yapılıyor. Obeziteye karşı çalışmalar yapılıyor. İsraf konusunda yeni bir çalışma başlatıldı.
Her fırsatta 3 beyaz (tuz, şeker,un) kullanımına dikkat etmek gerektiği vurgulanmaktadır. Yapılan araştırmalarda insan vücudunun ihtiyacının birkaç katı kadar tuz tüketildiği ortaya çıkmıştır. Tuz kullanırken mümkün olduğunca doğal tuz (kaya tuzu) kullanılmalıdır.
Her yıl binlerce ton ekmek ve yemeğin çöpe döküldüğünü düşünürsek israf etmeden, ucuz ürün değil kaliteli ürünlerle beslenmeliyiz. İsrafı hem kaynağında hem de tüketim aşamasında önlemeliyiz. Örneğin ekmek israfı çalışmalarında, ekmeğin saklanma koşullarının belirlenmesi ve tüketim alanlarının çoğaltılması konusunda bilinçlendirme çalışmaları yapılmalıdır. Ekmeğin buzdolabında saklanarak besin değerinden kaybetmeden raf ömrünün uzatılması mümkündür. Ekmek konusunda kullanılabilir alternatif alanlar ve tarifler paylaşılmalıdır. Ekmek tüketimiyle ilgili kamu spotu oluşturulmalıdır.
Sağlığımızı korumak için günlük yaşamımıza yürüyüş gibi aktiviteleri eklemeliyiz.
Fırsat buldukça yürüyüşler yaparak yani sağlığımızı da koruyarak beslenmeli, ucuz ürün değil kaliteli ürünlerle beslenmeliyiz.
“Nasıl sağlıklı beslenmeliyiz?” konulu semineler, kamu spotları ve programlar yapılmalıdır. İlgili bakanlıklar (Sağlık, Aile, Çalışma, MEB, Tarım Gıda Bakanlıkları), Valilik, belediyeler, İTO (Pilot bölge çalışmasına İstanbul içinde başlanması gözönünde bulundurulduğunda) ile koordineli olarak çalışmalar yapılmalıdır. Disiplinlerarası bir yaklaşım ile bilimsel kurul oluşturulup bu konuda bir sonuca ulaşılmalıdır.
Hayatın ilk adımı ve başarılı bir gelecek için çocukluk dönemindeki alınan eğitimlerin nasıl çok önemi var ise, sabah yapılan güçlü bir kahvaltının da sağlık ve başarıda da o derece önemi vardır.